Web Adresleri...

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Öykü: Zaman Zamane // Yazan: Gülten Ağrıtmış



Öykü: Zaman Zamane
Yazan: Gülten Ağrıtmış

Zaman Zamane
Gökyüzü; keyifli mi keyifsiz mi, artık bunun sorgulanmadığı bir dönemde; yine alaycı gülümsemesiyle elime düştünüz, gün yine doğdu der gibi gülümsemekteydi, pencereden bakan daha gözlerini tam açamamış işe gitmek zorunda olan herkese.
İşe gitmemek gibi bir keyfin ne kadar olabilirdi.
Yanındaki sevgilisi onunla beraber kalkar ve onun kendinde kaldığı sabahlarda arkasından oda çıkardı evden.
Sevgiye ayrılan zamanda kazanılan para; yola, sokakta yenen yemeklere, iş seyahatlerine, edinilen çevreyle geçen zaman dilimlerine harcanırken kazanmak ne anlama gelirdi!
Trekking yapmak istiyordu, her gün trafikte, otobüslerde tramvaylarda işe gitmekten bıkmıştı.
Bir sabah uyandığında yine sevgilisini işe gönderdikten sonra, kendisi o gün arkasından yola koyulmak istemedi.
Yatak odasındaki ağaçlarla dolu perdesine baktı, perdeye doğru yaklaştı, perdeyi inceledi.
Perdenin üzerindeki ağaçların olduğu zeminin bitiminde bir göl vardı. Bir an o gölde sandalda olmak istedi. Sandalda yıllardır cesaret edemediği ve kendini sabırsız bulduğu için balık tutmaya gitmek adına zaman ayıramayışını düşündü.
Bu arada perdeye iyice yaklaştığında ağaçların üzerinde kıpır, kıpır bir hareketlenme olduğunu fark etti.
Gözlerini ovaladı.
Daha da yaklaştı.
Birçok ağaçtan bir tanesine daha da yakından baktı.
Ağacın kenarlarına ağacın tepesine çıkılabilinmesi için sikkeler çakılmıştı.
Ağacın gövdesine sarılmış bedenindeki iple, sikkelere basarak ağacın tepesine tırmanan insanları gördü.
Ağacın tepesine baktı. En üstlerde büyük dalların, dev yaprakların üzerlerine evler kurulmuştu.
Ağaçların dallarının ve yapraklarının üzerlerine yapılmış bu evlerden pıtır pıtır insanlar girip çıkıyordu. Tower kulelerle doluydu yaprakların ve dalların üstü.
Kafasıyla ağaçlardan birine yaklaştı. Gövdesi perdeye doğru girdi.
Parmaklarıyla ağacın sikkesinden tırmanarak yukarıya çıkmaya çalışan insanlardan birini alıp ağacın tepesinde yapılan 50 katlı gökdelenin kapısının girişine koydu.
Kendisine sinirlenerek baktı parmaklarının arasına aldığı kişi.
-Tırmanarak çıkmak istiyorum karışma bana, dedi. Trafik yok burada doğayla iç içeyim ve tırmanmaktan memnunum ben dedi!
- İki adım yürümeye takatim yok benim sen kafayı mı yedin bu perde de hepiniz kafayı mı yediniz nedir bu yaptığınız?
-Biz özlemiyoruz trafiği, otobüsü, tramvayı, eskiye özlemimiz artık bizim için dayanılmaz hal aldı ve bizler perdelerdeki doğalarda kendi iş dünyamızı kurduk, henüz doğanın perdelere çizildiği anı yakalayıp içinde bunun keyfini sürebilme şansı varken. Sadece düşün yarın uyandığında o kuru sokakta o keşmekeşin içinde mi olmak işe gitmek istersin yoksa burada doğanın doğallığında bedenini her anlamda kullanarak mı işe gitmek istersin ağacın doğal kokusunu, dokusunu, bereketini, temiz oksijenini koklayarak mı işe gitmek istersin.
Düşünür bir an, bıkmışlıklarını, gövdesini daha da içeriye bırakır.
Kendini bir anda perdenin içinde bir ağacın gövdesine sarılırken bulur ayakları sikkeye basarken, elleri ağacı sarmalarken; tırmanmaya başlar pıtır pıtır.
İstemiştir yürekten doğanın içinde işe gidip gelmeyi.
Akşam olur.
Sevgilisi eve gelir, sevgilisine perdeden bakar.
Onun kendisinin nerede olduğunu sorgulayacak hali bile yoktur.
Cep telefonuyla kendisini arar.
Cep telefonu çalışma odasında kendi kendine titreşimde çalar.
Açan olmaz teli.
O duşa girer. Elinde televizyon kumandası zapping yapar, hızlı hızlı.
Uzanır, uyuyakalır.
Sabah uyanır. Hızla hazırlanır, evden yine işe gitmek için çıkar, köşedeki pastaneden iki poğaça alır.
Trafiğe karışır.
Telefonu çalmaz, bütün gün istemeden iş yüzünden ondan gelen telefonları meşgule düşüremez.
İşin hafiflemesini, onu aramak için düşündüğü anı bekleyene kadar akşam olur. Yine eve gidince az buz görüştükleri zaman diliminde de neden teli açmadın neden dönmedin beni aramaya ya da ben seni aradığımda sana ulaşamıyorum, sen beni aradığında bana ulaşamıyorsun, sözleri dönmez etrafta.
Mesaisi maaşına eklenmeyen, işten geç çıkmak zorunda kaldığı günlerden biridir yine ve eve girmeden ayaküstü basit bir şeyler atıştırır.
Eve gelir.
Evde yine kimse yoktur.
İş yerinde midir?
Yine haberleşemedikleri bir gündür.
Belki de görevlendirme çıkmıştır. Yarın haber verecektir.
Ertesi gün annesi ve babasına da uğraması gerekir.
Acaba annesi babası iş seyahatinden dönmüşler midir?
Duş alır, uzanır. Televizyonu açar hızlı, hızlı her şeyden haberdar olabilme çabasıyla tüm kanallara zapping yaparken uyuyakalır.
Sabah olur, işe gider.
Kendisi perdeden sevgilisini izler.
Kendisi de perdede işe gidiyordu ama daha başka bir dünya da ve daha başka koşullarda; bu değişikliğe ihtiyacı vardır.
Sevgilisini özlediğini fark eder ilk defa.
Bir gün oda perdeyi keşfedip yanına gelir miydi acaba!
Özleyecek vakti bile olmayan geçmişini, özlemiyordu ama.
14 Ağustos 2010
Gülten Ağrıtmış
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunmaktadır/81. Maddesi gereği her eserin tamamının telif hakları yazara aittir
Elele ve Garanti Emeklilik’in birlikte düzenlediği Zamane Hatunları Hikaye Yarışması’nda
Zamane Hatunları
Öykü: Zaman Zamane
Yazan: Gülten Ağrıtmış

http://www.zamanehatunlari.com/hikayeleriniz/143-zaman-zamane.html

Zamane Hatunları
Fikir Hatunları
Garanti EmeklilikELELE Jürimiz

Mehmet Yakup Yılmaz
Yasemen Köne
Ferhan Kaya Poroy
Cansen Başaran Symes
Çiler Yıldız
Binnur Zaimler
Ayşe Arman
Ayça Şen
Çiğdem Anad
Elif Şafak
Pınar Reyhan





Gulten Agritmis Web
https://vimeo.com/gultenagritmis/videos


5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunmaktadır. / 81. Maddesi gereği her eserin tamamının telif hakları saklıdır alınmıştır aittir.

No.5846 accordance with the law of intellectual and artistic Works, all kinds of parts of the work as a whole for the moral and material rights reserved.