Savrulup Giden Takvim Yaprakları
Sana
doğru gelirken sana asla sahip olamayacağımı biliyordum. Seni aldığımda iş
yerinden ve sana yemek ısmarladığımda yemeğinin eksik olan tuzu için elimde iki
tuz poşetini taşırken o an takvim yaprağının ilk günü gibiydim. Yemeğini
bitirip üstüne sıcak çikolatanı içerken şeker istediğinde sana şeker poşeti
alıp büfeden, yanına koşa koşa gelirken bu sefer hızla takvim yapraklarının
üstümden sıyrılıp gidişini fark ettim. Sana yaklaşana kadar kaç yaprak kaç aya
denk gelmişti, kaç ay kaç yıla… Savrulup gidiyordu hızla üstümden
yapraklar. Yanına kıvrılıp oturduğumda yıllar,
yıllar geçmişti benim için. Oradan kalkıp bir giyim mağazasına gittiğimizde,
aynada kendimi gördüğümde kendimden kaçmak istedim… Elinde bir kazak giyim
odasına girip üstünde denemek istediğinde, sende gel deyip giyim odasına yanına
çektiğinde beni; ben, ben değildim! Kimdim? Ayna da kendime baktığımda göz
ucuyla aynayı taşla kırmak istedim. Sen görmeden hızla aynaya taşı vurdum. Ayna
dururken, elimde taş ufalandı, aynadaki ben takvim yapraklarıyla beraber savrulmaya
devam ediyordu. Engel olamıyordum tükenişime. Sen eğilip beni dudaklarımdan öperken
bir şey yanlış gidiyor dedim dudakların dudaklarıma yaklaştığında inanılmaz
derecede heyecanlanırken. Titrerken, gözlerine baktım o an uzun uzun. Benimsin
demek istedim; benimsin. Sadece benimsin, vermem seni kimseye. Hiçbir zaman
dedim içimden kendi kendime. Gözlerine baktım o arada, uzun ve derin. Ağlamak
geldi yosun rengi gözlerinin içinde…
Senle
devam ettim yola... Kapının önüne kadar götürebilirdim
ama gitmedi ayaklarım. Ters giden bir şey vardı. Takvimin yaprakları yollara,
her adımımda uçuşuyordu bedenimden. Telefonuna baktın eski sevgilindi arayan ve
inanılmaz sevinmiştin yanımda ve bu sabahta yarın onunla ilk öpüştüğün gün
olduğunu söylemiştin, sonra ondan ayrılınca ne kadar hasta olup yataklara
düştüğünü; ben bunları biliyordum ve dinliyordum…
Onunla
buluşacaktın, anlamıştım. Takvim yapraklarım, savruluyordu üstümden...
Orada
ayrıldım senden. Sana el sallarken senin benden sonra onu arayacağını ve onunla
buluşacağını bilmeseydim keşke önden hissetmeseydim dedim içimden. Seni görmek
adına çıktığım yoldan dönerken takvim yapraklarımın kalan sayfaları dökülüyordu
yollara. Bir buçuk saatin sonunda evime döndüğümde yine de evine vardın mı diye
aramıştın beni. Sen tekrar sokağa çıkmıştın bile. Yanında o mu var dediğimde
evet o var dedin. Beni aramana sevinmeli miydim? Yanında o var diye üzülmeli
miydim? Bunu daha milyon kez yaşayacağımı bile bile senle devam mı etmeliydim? Telefonu
kapadın ve ben bir takvim yaprağının daha kendi kendine düşmesini bekleyemeden
elimle kendimden çektim aldım savrulan yıllarımdan bir günümü daha hızla. Yırttım
attım o sayfayı alelacele. Durulduğumda, takvim yaprağının devamı yine
kendiliğinden savrularak düşmeye devam etti. Her yaprak bir güne bir gün bir aya
bir ay bir yıla gibi savrularak düştü. Eksilen takvim yapraklarını sadece
seyrediyordum. Yosun rengi gözlerini gözlerimin önüne getirip içinde kaybolurken
gözyaşlarımı sana verip, sadece benim olmanı isteyip, geriden de sensizliğimin
sayfalarını seyrediyordum.
Gülten
Ağrıtmış
2009
Fotoğraf: Hürrem Yangın Tahmazoğlu
Gülten Ağrıtmış Web
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunmaktadır/
81. Maddesi gereği her eserin tamamının telif hakları yazara aittir.