Öykü: Hala Hırıldıyordu
Yazan: Gülten Ağrıtmış
Hala Hırıldıyordu
Onu
öldürme fikrinden vazgeçemedi!
Öldürmek
mi, yoksa fikrinden vazgeçememek mi?
Öldürmek!
Bir
elini içinde jöle olan kaba koydu.
Bir
eli jöle dolu kabın içinde jöleyi emerken, diğer eli toprak dolu kabın içinde
durdu.
Toprak
kapta olan elini bir süre sonra topraktan çıkardı. Elindeki parmakları
uzamıştı.
Jöleden
çıkardığı eliyle uzayan parmaklarını kesti. Parmaklarını keserken kanlar aktı,
canı yandı, yüzü gerildi, dişlerini sıktı, bağırdı, boğazı yırtılırcasına
bağırdı. Tekrar diğer elini jöleye soktu ve parmaklarını kestiği elini de yine toprağa
gömdü. Gözlerini sıktı. Dişlerini sıktı. Bekledi bir süre. Sonra yüzündeki acı ve
gerginlik son buldu. İki elini de çıkardı kaplardan. Yıkadı. İki elide son
derece güzel ve parmakları yerinde muntazamdı. O gelmeden sofraya güzel bir parmak
eti yemeği hazırlamalıydı.
O
manda etini sevmiyordu, balık sevmiyordu, dana kıyma sevmiyordu.
Onun
için parmaklarını her gün uzatır keser ve kuşbaşılık olarak doğrar her gün
farklı lezzette yemek olarak pişirir önüne koyardı. Telefondan arar o gün
istediği damak tadını söyler onun istediği lezzete göre hazırlık yapardı.
Kısık
ateşte pişerken parmakları; artık onunla eskisi kadar görüşmemesi gerektiğini
düşünüyordu hep parmaklarını kesip ona yemek pişirmekten yorulmuştu. Onun ise
en sevdiği yemek kendisinin parmaklarını yemekti. Onun eve bir şey alması
gerekmezdi kendinden bir şey katması gerekmezdi. Uzaktan komutlar verirdi. Uzayan parmakları vardı. Toprağı da vardı.
Jölesi de vardı.
Bir
gün sormuştu? Neden jöle ya da toprak almıyorsun sen de diye?
Kendisi
jöle ve toprak alıyordu. Onun da alması gerekir miydi? Kurulu bir düzene
gelmişti o da. Yıllardır toprak ve jöle alan biri değil miydi? Devam edebilirdi
almaya.
O
da parmak eti yemeği seviyordu. Yediği zaten sadece parmaktı. Kimler, kimler
neler yemişti ondan.
Parça,
parça büyük etler kesmiş koymuştu onların önüne.
Toprağı
da jöleyi de her gün yenilemesi gerekiyordu. Hiç ete temas etmemiş toprak ve
jöle olmalıydı.
Her
gün kendi başına uğraşıyordu.
Bir
ilişkinin içinde olmak nasıl bir şeydi?
Bir
sebepleri, bir bahaneleri vardı hep onlara ihtiyacı olduğu sürece. Kim girerse
girsin hayatına bedenindeki bir yerinin tadını seviyorlardı. Kimileri bütün
bedeninden onlara hazırlayacak gücü olmasa ya da vazgeçtiğinde hazırlamaktan ya
da hazırlamak istemese bile, yine de koparıp yemişlerdi etinden.
…
Onların
kendi hayatında bir sebepten ‘’var olmaları’’ yeterdi.
Ne
vücut dönerleri yaptı ondan önceki, önceki ve öncekilere. Yediler tüm
bedeninden vücut etinden yemeklerini, yemeklerin çeşitlerini.
Önceki,
önceki ve önceki!
Onlara
sorduğunda herkesin kendine göre kendilerinden de verdikleri bir şey vardı.
‘’Vardı
‘’evet.
!
Önceki,
önceki ve önceki!
!
…
Koca
bir küvete jöle döktü.
Önceki,
önceki, öncekiler de evine doluşmuştu.
Hepsi
ayrı odalarda bekleşiyordu.
Akşam
kendine geldiğinde her birini küvete girmesi için ikna etti.
Her
birinin kesti dillerini, ellerini, parmaklarını, onlara ait ne varsa bedenlerinden
kesti.
Kemiklerinin
üstünde kalan etlerini sıyırdı iyice.
Onlara
ait ne varsa jölenin içine kattı.
Bir
süre sonra jölenin içinde kayboldu her biri.
Suyu
açtı. Su jöleye karıştı.
Jöle
küvetin deliğinden aktı gitti.
…
Tekrar
küveti jöle ile doldurdu.
Sonra
küvete kendi girdi.
Kesmeye
başladı kendini. Kesmeye.
Duyduğu
tüm acılara rağmen bu sefer kendini ölene dek kesmekten durmadı.
Denemeyecekti
artık.
Hayatında
başka birisi olmayacaktı artık.
Kendini
kesmeye devam etti.
Kendi
kemiğindeki parçaları koparıp, kemiğini görene kadar etinden kesti.
Görünen
kemiğinden kalan etleri de sıyırdı.
Kesti,
kesti, kendini kesti.
İstemiyordu
artık istemiyordu. Kesti, kesti, kesti...
Dilini
kesti, kulaklarını, burnunu sonra ucunu gözlerine batırdı hızla.
Her
birinin bağırdığı kadar bağıramadı bile.
Her
birini kestiği bıçakla jölenin içinde kendini kesmeye devam etti.
Sonra
ağzını açtı sert bir hamle ile ağzından içeriye batırdı bıçağı.
Yanakları,
ağzı kesik yırtık, bıçak saplı kaldı boğazında, hala hırıldıyordu.
Hala
hırıldıyordu.
Hala
hırıldıyordu.
Fokur,
fokur kan çıkarken hala hırıldıyordu.
…
25
Kasım 2010
Gülten
Ağrıtmış
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanununca korunmaktadır. / 81. Maddesi gereği her eserin tamamının telif hakları
yazara aittir.
Gülten Ağrıtmış Web
instagram
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununca korunmaktadır. /
81. Maddesi gereği her eserin tamamının telif hakları yazara aittir.